23.2.10

crocodile

bu zamana kadar yasadigim en sert kis; senin icin de oyle olmali, dedi. evet benim icin de oyle. cok pahali oldugu icin sadece kahve ictigimiz mekandan kalktik sonra baska bir yerde kahvalti etmek icin. cikarken icerdeki bebek arabalarini saydim gozlerimle, gozgoze geldik sonra. anladi, guldu. evet benim de dikkatimi cekti, dedi. kucucuk kafede 7 tane bebek arabasi. calismayan bebek anneleri kafesine dusmustuk yanlislikla.
denemedigimiz yer kalmasin bu sehirde takintimiz basimiza neler acmisti daha.
yagmur mu kar mi belli olmayan pitpitlarin arasindan tek semsiyenin altina siginip yuruduk yeni kesfettigimiz tum gun kahvalti servisi yapan yere. iste bu onemli "tum gun"; cunku ne kadar erken uyanirsak uyanalim, sicacik yataktan erken cikmak zor boyle havalarda.
iki binanin ortasinda kucuk bir aralik, sonra egimli bir patika gizli bir bahceye cikan. gozumuzun onundeki, L.deki en sirin kafeyi kesfetmek bu sebeple 5 ay surmustu bence. bahcedeki masalari es gecip, iceriye gectik, ahsap merdivenleri ciktik ve iste bir evin ust kati sicakliginda/gorunumunde 2 odali bir garip kafe. 2. odasi sehrin en sirin ve ilginc herseydukkanina baglaniyor.
sutlu kahvesi, limonzencefil cayim geldi. kahvaltilarimizi beklemeye basladik. duvarlari inceliyorum; canvas ustune yagli boya tablolari. vintage mumluklar pencere onunde. kirmizi ansiklopedi serisi diger pencerenin onunde. kahverengi radyatorler. sIkkIn ve keyifsiz olusumdan sikayetci. ne istiyorsun, hastayim keyfim yok diye cikisiyorum. masalari incelemeye basliyorum bu sefer. sol yanimda 2 yasli beyefendi onlerinde gazete sohbet ediyor; sag yanimda 3 kadin sohbette, en uzak kosede yasli ama bakimli pamuk teyze titreyen elleriyle corba iciyor. sag kosede nedense gunes gozlugu takmis yasli kadin, bir adamla yemek yiyor. o sirada baska bir yasli kadin daha gelip masalardan birine yerlesiyor. ne kadar zayif ve ne kadar yalniz gozukuyor. icim sIkIlIyor yine.
kahvaltilarimiz geliyor. gecen gun babamla konusuyordum, okulun bitmesine az kaldi is bakmaya basladin mi dedi, diye konusmaya basliyor. kulak kesiliyorum, merakla dinliyorum ama konusmaya ortak olmaya cesaret edemiyorum. internette takilirken arada bir bakiyorum dedim. nerede calismayi dusunuyorsun dedi. bilmiyorum, L., P. ve I. dusundugum yerler kesin bir kararim yok dedim. L. mi? bize daha yakin bir yerde calismayi dusunmez misin? neden sadece P.yi arastirmiyorsun dedi.
sonunda agzimi acabildim: sen ne dedin peki ???
ah bilmiyorum kesin bir fikrim yok, gelecek hakkinda hicbirsey bilmiyorum, orada cok yalnizlar, o ev 2 kisi icin cok buyuk.
---sessizlik---
ama seninle olmak istedigimi biliyorum. alnima bir opucuk.
sonra gelecegin belirsiz olmasina uzulmemisim, sanki bogazimda koca bir dugum yokmus gibi kahvaltima devam ediyorum. aglamamak icin kendimi zor tutuyorum. yasli kadin daha da yalniz geliyor gozume, uzuluyorum. elleri titreyerek corba icen kadina bakiyorum, yaslanmadan olmek istegim aklima geliyor. aglamamak icin kendimi zor tutuyorum.
biliyorum bunlari konusmak icin cok erken, daha 7 ay var. ama uzulmek icin erken degil. cunku asigim. cunku ilk akli basinda iliskimin mesafe yuzunden bitmesini istemiyorum. cunku ilerde geriye baktigimda ah evet bir de J. diye bir sevgilim vardi, ama olmadi, hayatlarimiz baska yone gitti demek istemiyorum. nefret ediyorum herseyin bu kadar zor olmasindan.
hava kararini veriyor. kar yagmaya basliyor. hem de deli gibi. zaten hastayim, o kafeden cikmak istemiyorum. zaten zaman dursun istiyorum.
konusmaya basliyor. biliyor musun, bu en sevdigim klasik muzik. hani sana bahsettigim bir film vardi, yarali bir kadinla onu elde etmeye calisan asik erkek hakkinda. adam radyoyu arayip bu parcayi calmalarini istiyordu. filmin adini unuttum. neyse, bazi anlar vardir hani; ozeldir, tektir. cok fazla gelmez insanin basina. ve farkina varmak cok zordur. iste bu da o anlardan biri. cok tatli bir kafede oturuyorum. lezzetli bir kahvalti yapiyorum. en sevdigim muzigi dinliyorum disaridaki kari izlerken. ve karsimda sen varsin. ne mutlu bir an.
bogazimdaki dugum yerini saglamlastiriyor. cayimdan bir yudum aliyorum. evet haklisin askim deyip bir opucuk konduruyorum yanagina. aglamamak icin kendimi zor tutuyorum
.

14.2.10

let it out

Icimden tasan bir yazma istegi var, kaybolup gitmesini istemedigim. Simdi boyle yazinca sanki oykuler, kitaplar tasiyor icimden gibi oldu; alakasi yok. Ben kimseye anlatamadiklarimi anlatmak istiyorum. Kimseye anlatamadiklarim, anlatilamayacak seyler mi? Degil. Isime gelmiyor, boylesi daha kolay cunku. Daha once de blog yazdim, hem de 1den fazla. Arkadasliklar edindim blog'dan iyiki tanimisim dedigim; ama hicbirinde tam anlamiyla rahat olamadim. Bu sebeple bu blogda kimligimi gizleyecegim. Aciga cikarmayacagim tek sey de bu olacak.